top of page

Buğday Tarlası

Güncelleme tarihi: 17 Kas 2022





Uzaklardan toprak kokusu getiren yel, buğdayları okşayarak geçti; başak taneleri yelin derinden gelen melodisiyle canlandı, dans etti. Temmuzda hasadı yapılacak buğday daha yeşilliğini koruyordu. Tarlanın başındaki buğday yanındakine bir sır söylermişçesine fısıldadı, yanındaki de diğerine, diğeri de bir başkasına… Böylelikle tarlanın başından sonuna yayıldı bu hareket. Fısıltılar da yelin melodisiyle birleşerek bir şarkı oluşturdu. Yel, buğdayların kılçıklı başından aldığı tohumu başka diyarlara götürmek üzere arkasında hafif bir esinti bırakarak kayboldu ve dalgalanan tarladaki buğdaylar yavaş yavaş hareketlerini yitirdi. Yuvasına kıvrıla kıvrıla gitmekte olan yılanın tıslamaları belirgin oldu; tarlanın başındaki elektrik direğinden uzanan tele konmuş iki küs kumrunun ağız dalaşını dinledi tarla bir süre. Sonra kumrular sustu, birbirlerine sırtlarını dönerek ama hiçbiri konduğu yerden kalkmayarak her zamanki inatçı tavırlarını sergilediler. Tarlanın kuzey sınırını belirleyen gürgen ağacının yapraklarının kıpraşması duyuldu.

Tarlanın tam ortasında bir ayva yer alırdı. Kimseye haber vermeden, tohumunun nereden geldiği bilinmeden filiz vermişti, tarla sahibi de tarla da hoşnuttu onun varlığından. Uçsuz bucaksızlık hissi verirdi tarlaya. Yedi dönüm diz boyu buğdayın arasından boy veriyor, dikkat çekiyor, yerini belli ediyordu. Beyaz çiçeklerle kaplı gövdesinde süslü mü süslü bir nazar boncuğu asılıydı. Sahibi her geldiğinde bu nazar boncuğunu yoklar, varlığından huzur duyar, kendini güvende hissederdi. Bu nazar boncuğu gelecekle ilgili umutlarını, tarlayla ilgili dileklerini canlı tutar; bu sene de toprağın verimli, ürünün bol olacağına işaret ederdi.

Yan tarladaki küçük kulübeden tavuk ciyaklamaları yükseldi. Tarlanın kemikleri sayılan, beslenmemekten mi yaşlandığı, yaşlandığı için mi beslenmediği belli olmayan, kahverengi benekli av köpeği, gürgene “Ya bir tavuk azaldı ya da arttı,” dedi. “Çünkü ne ilginçtir ki tavuklar dünyaya gelirken de dünyadan göçerken aynı sesi çıkarırlar.” Yalpalayarak yürüdü, sonra gürgenin gövdesine dayanarak daha fazla açık tutamadığı baygın gözlerini usulca kapadı, görkemli ağacın gölgesinde kestirdi biraz.

Tarlanın kenarlarında tepecikler halinde al laleler, sarı kanolalar yeşermiş, tarlaya renk katmıştı. Buğday saplarına yapışmış salyangozlar, yelin getirdiği serinlikle hallerinden memnunken tarlanın üstüne alçalan şahinin pike yapmasıyla irkildiler. Şahin son anda buğdayları sıyırarak geçti ve tekrar yükselerek gözden kayboldu. Şimdi kış uykularından yeni uyanmış, önümüzdeki kış için sıcak havaya aldırmadan harıl harıl çalışan karıncalar, uyum içinde tarladan yuvalarına yiyecek taşıyordu. Bütün tarlaya büyük burnuyla yüksekten bakan, ihtişamıyla kuşlar tarafından ilgi gören diken çiçeği hiçbir talibine yüz vermiyor, sonunda ona ulaşmaya çalışanların canını yakıyordu.

Uzun bir bekleyişin ardından ulu gürgenin bellediği tarlanın girişine bir araba yanaştı, tarlanın sahibi göründü.

 
 
 

Kommentare


bottom of page